Paris Advanced Research Center (PARC) Direktörü Dr. Nevzet Çelik, Fransa’da hükümetin düşmesine neden olan güven oylamasının ardından oluşabilecek siyasi ve ekonomik riskleri AA Analiz için kaleme aldı.

Fransa’da Başbakan François Bayrou’nun hükümeti, bütçe görüşmelerinde güvenoyu alamayarak 194’e karşı 384 oyla düştü. Bayrou, ulusun ekonomik olarak girdiği durumu ve hazırladıkları bütçenin ne denli önemli olduğunu anlatsa da muhalefeti ikna edemedi.

EKONOMİK GERÇEKLER FRANSA'YI DERİN BİR KRİZE SÜRÜKLÜYOR

Fransa’nın bütçe açığı Gayri Safi Yurt İçi Hasılanın (GSYH) yüzde 5’ini aşarak Avrupa Birliği'nin (AB) yüzde 3’lük eşiğini çoktan geride bırakmış durumda. Bayrou hükümetinin açıkladığı bütçedeki 43,8 milyar avroluk tasarruf paketi, bu mali disiplini yeniden tesis etmeyi amaçlıyordu. Ancak sağlık ve eğitim gibi zaten krizde olan alanlarda yapılacak kesintiler, iki günlük tatil kesintisi toplumun geniş kesimlerinde tepki yarattı ve muhalefetten destek bulamadı. Fransa'nın devlet borcunun 3 trilyon avroyu aşması ve milyarlarca avroluk bu borcun faizinin ödenmesi Fransa'nın bütçe krizini derinleştiriyor.

Ülkenin 10 yıllık tahvil faizlerinin Yunanistan’ın üzerine çıkması Fitch ve diğer kredi derecelendirme kuruluşlarının olası not indirimleri, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda siyasal bir baskı mekanizması haline gelmiş durumda. Dolayısıyla Bayrou hükümetinin düşüşü, sadece parlamentodaki farklı grupların ideolojik farkları ile değil, aynı zamanda ekonomik gerçeklerin ülkeyi yeni bir siyasal çıkmaza soktuğunun da göstergesi. Mali disiplin ihtiyacı ile toplumsal talepler arasındaki bu gerilim, Fransa’nın yönetilebilirliğini her geçen gün daha da zorlaştırıyor.

MACRONUN SİYASİ ÇIKMAZI

Bu yüzden Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un popülaritesi tarihin en düşük seviyesine geriledi; anketler, durumun 2018 ve 2019’daki Sarı Yelekliler protestoları kadar ciddi olduğunu gösteriyor. Bu siyasal kaostan çıkmak için Muhalefetteki Ulusal Birlik yani popülist sağcı Rassemblement National'in (RN) lideri Marine Le Pen hem Macron’un istifasını hem de Meclis'in fesih edilmesini istiyor. Olası bir erken seçimde anketler RN’nin yüzde 31 ile açık ara önde olduğunu gösteriyor. Macron’un önündeki seçenekler arasındaki en kötü ihtimal, Anayasa’nın 16. maddesine dayanarak tüm yetkileri eline alması ancak bunu yapması beklenmiyor. Bu teorik olarak mümkün olsa da pratikte kaotik bir siyasi durum yaratacağı için pek olası görünmüyor.

Fransızların efsanevi başkanı Charles de Gaulle, 1961’de Cezayir’deki generallerin darbe girişimi sırasında Anayasa’nın 16. maddesini devreye sokarak olağanüstü yetkileri eline alarak darbeyi bastırmıştı. Fakat Fransızlar açısından Anayasa'nın 16. maddesinin sınırsız yetkiler vermesi demokrasi açısından hep tartışmalı kaldı. Olası bir seçenek olarak Macron’un istifa ederek erken cumhurbaşkanlığı seçimine gitmesi beklenebilir ancak kişisel hırslarının bunu gerçekleştirmesine izin vereceğini sanmıyorum.

Bu durumda en olası seçeneklerden biri Meclis'i feshedip erken seçim çağrısı yapmak. Yapılan ankete göre, Fransız halkının yüzde 61’i Ulusal Meclis’in feshedilmesini istiyor. Lakin Macron geçen yıl benzer bir hamleye kalkışmış, ancak istediğini elde edememişti. Anketler de, böyle bir durumda Macron’un Meclis’te çoğunluğu sağlayacak bir hükümete sahip olamayacağını gösteriyor. Macron büyük ihtimalle yeni bir başbakan atayacak; ancak bu kişinin halk nezdinde ne kadar meşru olacağı ve Meclis’te çoğunluğu nasıl sağlayacağı belirsiz. Bayrou’nun dokuz ay süren başbakanlığı ve önceki Başbakan Michel Barnier’in üç ay içinde güvenoyu kaybetmesi, yeni başbakanın başarılı olma ihtimalini iyice zorlaştırıyor.

BUNDAN SONRA FRANSA'YI NELER BEKLİYOR?

Yeni hükümetin kurulması, Macron için üçüncü kez büyük bir sınav anlamına geliyor. Sol Parti’den Olivier Faure hükümet kurma yetkisi beklerken, radikal solda duran Boyun Eğmeyen Fransa (LFI) nın lideri Jean-Luc Mélenchon Faure’nin başbakanlık adaylığını desteklemeyeceğini açıkladı. Dahası Macron’un Ensemble partisi ile sol partiler arasında bir ittifak olasılığı gündemde olsa da, temel politik ve ekonomik farklılıklar bu işbirliğinin sürdürülebilirliğini ciddi biçimde sınırlıyor. Mélenchon, mevcut siyasi krizi ‘rejim krizi’ olarak nitelendiriyor ve mevcut Beşinci Cumhuriyet’in artan toplumsal ve ekonomik gerilimleri yönetmede yetersiz kaldığını vurguluyor. Ona göre, Fransa’nın içinde bulunduğu çıkmazdan çıkmanın temel çözümü, Altıncı Cumhuriyet’in ilan edilmesi. Ülkedeki siyasi tıkanıklık, ekonomik ve toplumsal krizlerle birleşerek yönetilebilirliği daha da zorlaştırıyor ve anayasal reformların ancak yeni bir rejimle mümkün olabileceğini gösteriyor. Bu yazdan beri organize olan Bloquons tout (her şeyi bloke et) adlı bir sosyal hareket 10 Eylül’de tüm aktivitelerin durdurulması çağrısını tekrarlayarak örgütlenmiş durumda. Bayrou döneminde iç savaşı durdurmak için Yeni Kaledonya’ya verilen ‘geniş özerklik’ statüsü önemli bir adım olsa da, hükümetin düşmesi Fransa'nın bu binlerce kilometre uzaklıktaki sömürge adasındaki bağımsızlık tartışmalarını yeniden alevlendirebilir.

Avrupa açısından da mali yapısı bozulmuş Fransa’daki hükümet krizi büyük endişe yaratıyor. Öyle ki Ukrayna-Rusya Savaşı bağlamında, Fransa’nın istikrarsızlığının Avrupa'nın ortak savunma politikalarını olumsuz etkileyebileceği dahi değerlendiriliyor. Fransa’da mali durumun giderek daha büyük soruna dönüşmesi ve Meclis’teki yönetilemez yapı, Fransa’yı giderek daha karmaşık bir ülke haline getiriyor. Daha önce Sarı Yelekliler hareketi alım gücünün düşmesi nedeniyle büyük bir kriz oluşturmuşken, bugün siyasi bölünmüşlük ve yönetilememezlik ülkeyi yeni bir kriz atmosferine sürüklüyor. Tüm bu gelişmeler, Fransa’nın hem iç siyasette hem de uluslararası arenada kırılgan bir dönemeçten geçtiğini ve yönetim krizinin sonuçlarının kısa vadeli olmayacağını gösteriyor.

[Dr. Nevzet Çelik, Paris Advanced Research Center (PARC) Direktörü ve aynı zamanda GSRL-EPHE-PSL Üniversitesi Üyesidir.]

* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.